‘Ona diyorum ki, derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev.’
K. Sayar
Rome, I am hoping to meet you again sometime soon.
To meet the blue, the gold, the darkness, the light resting in you.
Daha önce hiç uçmamış gibi yürüyordu, yaşı epey vardı sanki.. ama göründüğü kadar değil.. öyle dedi. Uzaklardan gelmiş, çok olmuş.. Neden diye sordum, “dervişlik şehirde olur dediler, geldim” dedi. “Şehri üzerime giydim yavaş yavaş, duvarlarını, merdivenlerini, sokaklarını, karanlıklarını… insanlarını bir de, gözlerimin karalığının sebebi onlar. Hepsinden öğreniyorum, sonra unutmak için.”
“Melâl içindesin. Yoksul olduğunu düşünüyorsun. Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit. Unutma, ihtiyaç mütemadîdir.
Sözde hikmet çoktur. Birincisi, kimden geliyorsa onun kalbinin kisvesini taşır. Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir. Kederle dolusun. Merak ve endişe içindesin. Demek ki hakîkati göremiyorsun. Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümîd et. Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır.
Gönül eri garîb olmaz.”
Ataullah İskenderî’nin HİKEM-İ ATAİYE’sinden ilham ile.
Yoksulluk İçİmİzde, mustafa kutlu